2 Şubat 2012 Perşembe

Alacak-Verecek Yok


Bana hiçbir şey borçlu değilsin oğlum...
Hayatım boyunca anlamakta zorluk çektiğim anne-oğul arasındaki o tanımı imkansız ilişki ikimiz arasında olmayacak. Freud amcanın teşhisini koyduğu ve pek çok tanıdığım anne-oğul arasında hala sürüp giden Oidipus sendromu bizim için sadece kitabi bir tanım olarak kalacak. Evliliğinde istediği mutluluğu, huzuru, güveni bulamayan anne kişisinin tüm bu eksikliklerini erkek çocuğundan ummaya başlamasıyla iki tarafın da hayatı gizli birer prangaya bağlanıyor. Ve gün gelipte o büyük umutlar bağlanan erkek çocuğun hayatına yeni bir kadın girdiğinde herşey alabora oluyor. Kendini aldatılmışa yakın bir duyguyla dizginlemeye çalışan bir anne, karısını sevmekten, sevdiğini göstermekten imtina eden bir erkek evlat ve ne olup bittiğini anlamaya çalışan bir yeni gelin... Çünkü anne büyük umutlar bağladığı oğlunu başka bir kadına 'kaptırmıştır'... olan olmuştur artık, hayırsız oğlan da 'tıpkı babası' gibi annesini es geçmiş, beklediği değeri vermemiştir... Bu o kadar karmaşık bir durumdur ki aslında her üç cephe de içinden çıkılmaz hallere girebilir, dahası erkek çocuk anne ile yeniden baş başa yaşamaya başlayabilir, gelinse başka bir oidipus sendromuna doğru yelken açmış olabilir.
Aslında tek sorun bu değil benim için. Ben daha çok senin mecburi sorumlulukların ve olası bitmek bilmeyen müteşekkirliğinin önüne geçmek istiyorum. Bana hiçbir borcun yok, şimdi de yok, 18 yıl sonra da olmayacak, yaşar da görürsek 28 yıl sonra da. Dünyaya gelişine, adına, bir zamana kadar ne yiyeceğine-giyeceğine, gideceğin okula, hatta bazen arkadaşlarına karar vererek biz sana borçlu kalıyoruz aslında, biz senin hayatına müdahale ediyoruz. Ama kendi adıma çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, bir zamandan sonra bütün kararlarını kendi alan, aldığı kararların arkasında duran, mantıklı açıklamaları ve dünya görüşünle bizlerden bir adım önde olan bir genç olacaksın, ve ben bu gencin kararlarını sadece dinleyecek ve kendim için doğru bulduğum yolu paylaşacağım, benim doğrularımı uygulaman, gittiğim yoldan gitmen gibi diktelerim olmayacak. Eğitimini istediğin yere kadar devam ettirmen için elimizden geleni yapacağız ama olur da sen devam etmezsen babanın da dediği gibi 'kaportacı' olabilirsin. Bu yüzden şimdiden özür dileyerek söylüyorum ki seni ilkokul çağlarında yaz tatillerini geçirmek üzere sanayiye çırak olarak vereceğiz... Bu da bir diktedir belki, 'bak okumazsan böyle olursun' anlamına geliyor sanırım. Ama sen kendi başına mantıklı kararlar verene kadar biz sana bir kaç yol göstermiş olacağız bile... Bu da o yollardan biri olacak.
Ayrıca yoktan var ettim de seni büyüttüm, saçımı süpürge ettim, kendimi yok saydım, sana yıllarımı verdim, yemedim yedirdim bıdı bıdı bıdı... Bunları benim ağzımdan duymayacaksın... Yapmasaymışım, öyle değil mi? Her ne yaptıysam ve yapacaksam istediğim ve seni sevdiğim için yapıyorum, benim sana bunları yapmam senin de bir gün bana birşeyler yapman gerekliliğini doğurmuyor. Tek amacım; bu dünya için vizyonu geniş, mantıklı, akıllı, dürüst, çalışkan ve gerçek bir beyefendi yetiştirebilmek. Becerebilirsem ne ala, beceremezsem de sorun mutlaka bendedir. Sadece mecbur hissettiğin için benimle birşeyler yaşamanı istemiyorum, her ne yaparsan bunu sen de gönülden istediğin için yapmış olmalısın, böylesi çok daha değerli çünkü.


Biz aramızdaki kordondan doğumda kurtulduk oğlum, kestiler bitti.... Ben senin için her ne yapacaksam bunu ölesiye istediğim için yapacağım, ama sen benim için hiçbir şey yapmak zorunda değilsin, çünkü bana borçlu değilsin....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder