15 Aralık 2011 Perşembe

Sözlükana

Ekşi sözlük pek çok zaman dertlerimize deva olmuş hatta zaman zaman alışkanlıkla sık tıklananlar arasında yerini almıştır. Tanımadığımız bir marka satın alacaksak, hiç alış veriş yapmadığımız bir siteden alış veriş yapacaksak ya da işte yeni deneyimlerimizde sözlüktekilerin fikrini de bir görmek istersek uğrardık. Sözlük klonlarını oluşturmaya başladıktan sonra pek çok admin kendi istediği konuda sözlük oluşturdu. Ben birkaçını tesadüfen görüp takip ettim, ama hepsinin de iyi bir başarı sağladığını söylemek yanlış olur. Kimileri uzayın o derin boşluğunda yerlerini aldılar bile.
Google mail gruplarından biri olan 'emziren anneler mail grubu' neredeyse 1000'e yakın üyesiyle pek çok annenin dertlerini paylaştığı, sorunlarına çözüm aradığı, bulduğu çözüm yollarını paylaştığı nadide bir grup. Ben sözlük ana'nın varlığından bu grup sayesinde haberdar oldum. Işıl kişisi bu enfes klonu oluşturmuş ve bir hevesle herkese tanıtmaya çalışıyordu. Bir süre çoğumuz aynı hevesle entryler girip kafa dağıttık fakat çok uzun sürmedi. Yavaş yavaş popülerliği kayboluyordu, ben de ekran karşısında kendimi tek başına entryler giren terkedilmiş yeni yetme ergen gibi hissediyordum. Sözlüğü canlandırmak için bireysel olarak yapılacak pek fazla birşey yoktu, sadece tekrar hatırlatmak ve toplu bir sahiplenme kurtarabilirdi sözlük ana'yı uzaydaki sonsuz boşlukta yok olmaktan. Ve nihayet oldu, çağrımız karşılıksız kalmadı ve sözlük ana yeniden hareketlendi. Sözlüğü canlandıranlardan biri de blogcu anne  . Bloğunda siteye yer vermesiyle üye sayısında ciddi anlamda artış sağlamıştır. Buradan teşekkürü borç bilirim. Yine sevgili Derya  TRT 6'da yayınlanmak üzere Işıl'la röportaj yapmayı teklif etti, bugün röportaj yapıldı ve yakında yayınlanacak. Ayrıca Doruk'un annesi Özlem Karasu alternatif anne.com'un e-dergisinde yayınlanmak üzere bir görüşme talep etti. Bütün bunlar Işıl ve beni son derece heyecanlandıran gelişmelerdi. Öyle ya; anne olmanın da keyifli yanları olmalı :)
Gün içinde önce gmail, ardından hotmail, facebook ve sözlük ana ziyaret edilir. Entry yazmaktan çok okumak keyif verir ama yine de başlık açmaktan alıkonulamaz. Sözlük ana genişledikçe ben zevkten dört köşe oluyorum. Sevgili blog okurum, anne ol, baba ol, ya da potansiyel aday ol farketmez. Sen de gir üye ol, bir entry faydan olsun.
Blogcuanne Elif sitesinde bizden şöyle bahsetti, sağolsun, varolsun...



İnternette anne-babalar için geliştirilmiş bir sürü mecra var. Bloglar var, portallar var, web siteleri var, sosyal ağlar var. Bir sözlük yoktu, şimdi o da var: SözlükAna
EkşiSözlük’ün bir klonu olan SözlükAna, “anne ve babalar için eğlenceli bir klavuz” olarak tanıtıyor kendini. Kurucusu, 6 aylık İda’nın annesi Işıl şöyle anlatıyor ortaya çıkışını:
Bir akşam ablam “arkadaşım bir sözlükte moderatör, yazar arıyorlar, ister misin” diye sordu. Olur dedim. Şu an adını hatırlayamadığım o sözlüğe üye olup yazmaya başladım. Bir ekşi sözlük klonuydu. İki günlük yazarlık hayatımdan sonra sözlük kapandı. Kalakaldım ortada! Sonra sayfayı incelemeye başladım; sozlukspot ekşi sözlük klonları yaratarak herkesin kendi sözlüğünü oluşturmasına olanak sağlıyordu. Üyesi olduğum ‘emziren anneler mail grubu’ her zaman bana çok iyi geldi, lohusa sendromumu sayesinde atlattım diyebilirim. Ama grupta çok fazla ortamı sulandıramıyorduk. Teşne bir durum hissedilse de iki mail sonra sakinleşiliyordu, bir yaptırım olduğundan değil, genel hava öyle. Gene böyle bir sakinleşme dönemine denk geliyor işte o kısa yazarlık günlerim. Sonraki adım ismi seçmekti; ilk başlık 16 Ekim 20011′de “sözlük ana” oldu; altındaki tanım da “Analar ve babalar için eğlencelik klavuzdur. Google anne ve babalarının bilgi kirliliği içinde nefes alacakları yerdir.”
 Bir süre sonra yine 6 aylık Murathan’ın annesi Gülcihan da Işıl’a moderatörlükte destek verince sözlük hızlanmış. Şimdi 150’e yakın yazarı var.
Yazar seçimi için henüz herhangi bir kriter koymamışlar, ancak sözlüğün hızla yayılması ve yazarlığa gösterilen ilgi yakında EkşiSözlük’te olduğu gibi rütbe dağıtmaya başlayacaklar.
Sözlükte genellikle anne-bebek ile ilgili tanımlar, doğum, anne-bebek ihtiyaçları, ürünleri ile ilgili açıklamalar oluyor. “Ben ciddi mecralarda dile getiremediğim esprileri yazmak istedim ama sözlük doğası sizi ciddi açıklamalar yapmaya da yöneltiyor. Bu yüzden her tür açıklama var: bilgilendirici de var, isyankâr da, tavsiye de var. İlk gazla iltifat da dolu!” diyor Işıl.
Sözlüğe ilk girdiğiniz anda, o gün girilen açıklamalar karşınıza çıkmış oluyor. Dolayısıyla sabahın ilk saatlerinde girer de bir şey bulamazsanız şaşırmayın. “Örneğin dolunay sebebiyle fazla uyumuş olabiliyor anneler” diyor Işıl. “Gün içinde hareketleniyor sözlük.”
“Senden alıyor” nasıl açıklanır , “Ebeveyn olunca karı koca olmayı unutmak” nedir, ne demek? gibi şeylerin ANNECE açıklamalarını merak ediyorsanız SözlükAna’ya bir göz atın derim. Çok eğlenceli.

11 Aralık 2011 Pazar

6. ay


Murathan ilk 6 ayını bitirdi. Sanki iki hedef vardı kafamda ilki ilk 3. ay, ikincisi ise 6. ay. Neden bilmiyorum ama sanki etraftan duyduğum telkinler beni bu fikre sürükledi. '3 ayı bi bitsin gaz maz kalmayacak' 'bi 6 aylık olsun bak o zaman her şey düzene girecek'... Hal böyle olunca bu hedeflere ulaşmak için sabırsızlanıyordum. İşte ulaştık... Peki ne değişti bu 6 ay içinde, aslında düşününce değişimin ne kadar büyük olduğunu daha iyi fark ediyorum. Hatta bazen doğumdan bu yana çekilen fotoğraflara bakınca ne kadar hızlı büyüdüğünü ve sıkıntılı zamanların ne kadar kolay unutulduğunu fark ettim. Geçenlerde Murathan'ın sünnetini görüşmek üzere hastaneye gittik, tahlil için Murathan'dan kan aldılar, bebeklerin kanını aldıkları yerde bizden önce bir yeni doğan vardı, o kadar küçük ve o kadar derin bir sessizlikle ağlıyordu ki, annesi yakından bakamıyor, gözlerini siliyor, hemşireler kendileri için çok normal ama anne için fazlasıyla can yakıcı bu işi yaparken anneye dönüp sakinleştirmek için bir şey söyleme gereği duymuyorlardı. O anneyi o kadar iyi anlıyordum ki, gidip sarılmak istedim bir ara, sonra ben de ağlamaya başladım. Oysa daha Murathan’ın kanının almaya başlamamışlardı bile. Sonra sıra bizimkine gelince oyalamaya çalıştık biraz. Elinin üzerine giren şırıngaya gık bile demedi, gözleri kızarıp sulandı ama ağlamadı, kendini sıkıyordu bu çok belliydi. Fakat hemşire bir türlü alamıyordu kanı, sıktıkça sıkıyordu küçücük elini… Sonunda hemşire de buna daha fazla dayanamayıp vazgeçti. Gözleri dolu dolu bir halde daha deneyimli bir hemşireyi çağırdı, ‘ben yapamayacağım sen çok uslusun’ dedi Murathan’a. Evet benim oğlum fazlasıyla sabırlı ve uslu ama sen de beceriksizsin. Madem yapamayacaksın ne demeye yakıyorsun çocuğumun canını. Sonra ona nazaran daha ‘deneyimli’ diğer hemşire Murathan’ı bağırta bağırta aldı iki tüp kanı. Sakinleştirmek çok uzun sürmedi ama yine de çok ağladı tırtıl… Nereden nereye geldik… Demem o ki; daha dün gibi sağlık ocağında topuk kanı verdiğimiz o gün, ben de hastanedeki o aciz anne gibi salya sümük ağlamıştım kanı alınırken,  oysa 6. ayını bitiriyor işte şimdi. Hızla büyüyor küçük oğlumuz…


Bu ay Murathan bir sürü yeni şey yaptı. 3. ayında öğrendiği ama sonra unuttuğu dilini dudaklarına sıkıştırarak yaptığı puuurrp hareketi yeniden gündemde. Sonra özellikle sağ eliyle sürekli bir şeylere vuruyor. Bir kere iki kere de değil üstelik, defalarca. Çat çat çat eline ne geçerse… Emekleme konusunu iyice abarttı artık sol tarafıyla peş peşe yuvarlanarak ilerliyor, ulaşmak istediği bir nesne varsa hızlı bir şekilde emekleyerek hedefine ulaşıyor. Bu ay ona bir örümcek aldık, yalpalar yaparak evin dört tarafını dolaşıyor. Hatta zeminin uygun olduğu alanlarda ciddi hız yapıyor, seyir halinde kendi etrafında dönerek ilerlediği bile oluyor… Elektrik süpürgesine fazlasıyla ilgi duyuyor, onu takip edip odadan odaya geziyor.


Dişleri çok kaşınıyor, ne bulursa ağzına sokuyor. Bazen kaşımak için parmağımızı ağzına sokuyoruz bu defa da bizi bağırtıyor, şaka değil bildiğin kesiyor… Diş kaşıma amaçlı alınmış her türlü aracı sağa sola savuruyor ve amacına uygun kullanmıyor, bunlar yerine suluğun ağızlığını, peluş oyuncaklarını, yumuşak topunu, emziğin kenarını, önlüğünü, ağız mendilini kullanmayı tercih ediyor. Altını değiştirmeden önce hala yıkıyoruz. Çünkü bazen bunu kaçınılmaz kılan durumlar yaratıyor...


Gece uyku saatinin biraz daha geri çekmek için uğraşıyoruz son birkaç gündür. Saat 9’dan önce yatak odasına gidip uyku moduna girmeye çalışıyoruz. Ama o yine 11-12’den önce geçemiyor uzun uykusuna. Yine de 12’den sonra uyanık olmayışı bile benim işimi biraz olsun kolaylaştırıyor.

Son zamanlarda daha bilinçli olarak yaklaşıyor bize. Beni görür görmez emmek için saldırıyor mesela, ya da babasını görünce hemen heyecanlanıyor ve oyun oynamak istiyor. Uykusu gelip sıkılınca yeni doğmuş köpek yavrusu gibi mızıklıyor. Televizyona daha dikkatli bakıyor, uzak tutmak istesem de dikkatini çekiyor. Oyun süreleri giderek uzuyor. Daha uzun süre oyun oynamak istiyor.

Her zaman bu şekilde değil tabi

Kollarının altından tutulup hoppaladaymış gibi zıplatılmaya bayılıyor ve ne hikmetse hiç yorulmuyor. Her türlü yiyeceği zevkle ve isteyerek yiyor. Hatta biz ne yiyorsak ona bulaşıyor, uzanıyor, talep ediyor. Yedirince de huysuzluğu geçiyor. Bazen devamını istediği bile oluyor… İstemediği durumları ‘ıı-ııhhh’ şeklinde belirtiyor.


Navigasyona yüklediğimiz ninnileri artık dinlemek istemiyor, farklı müziklere kulak kabartıp onlarla uyumak istiyor. Bir şarkıyı 145 kez arka arkaya söylemekten yorulup bir ara acaba dalmış mıdır deyip navigasyondaki ninniyi açınca ‘ııııhhh’ diyor.
1-2-3 deyip ellerini tutunca artık kendisi kalkıyor. Anneannenin çabalarıyla ‘gel babası’ ‘gel annesi’ yapmayı öğreniyor. Yüzüne mendil örtüp kaldırınca ‘cee-eeee’ yapmayı seviyor ve feci heyecanlanıyor.
Fısıltıyla ismini söylediğimizde gülüyor, bunun oyun olduğunu biliyor. İki elini de yanağımıza koyup bütün salyalarını ağzımıza burnumuza süre süre öper gibi yapıyor (belki de dişlerini kaşıyordur ama öptüğünü düşünmek hoşumuza gidiyor)

Bu arada Murathan’a bir kuzen geliyor. Dayısı ve yengesinin bir oğulları olacağı haberini aldık. Allah kolaylıkla ve sağlıkla kavuştursun bebişlerine. O da Murathan gibi hemen büyüsün, sağlıklı sıhhatli, annesine babasına keyif veren, çok gülen eğlenceli bir bıdık olsun…


Murathan ilk etabın sonuna geldi bugün. Şimdi ilk hedef 1 yaş. Bizim için büyük insanlık için küçük olan adımlarıyla ilerliyor oğlumuz… Yaptığı, yaşattığı her şeyi dilden dile anlatılan, evimizin tadı tuzu, uykusuz gecelerimin, kan çanağı gözlerimin tek müsebbibi… büyü de yaş günü yapalım…

Bu ay kimlerle tanışıp hasret giderdik...
 Kayra evimize pek çok kez geldi ama Murathan'la ilk kez bu kadar yakın temas kurdu

Bu durumdan pek de hoşalandığı söylenemez :)

Sedat amca yine ziyaretimize geldi

Fatma hala 6. ayın son günü yanımızdaydı

Çok kalamasalar da bu bile yetti

Metin amca bana kartal forması alacakmış :P

Hadi anneanne, gidelim de uyuyalım, çabuk büyüyelim

1 Aralık 2011 Perşembe

4. ve 5. ay

4. ayın son gününe özel


5.ayın son gününe özel

Zaman hızla akıp gitmeye devam ediyor. Ben Murathan'ın 4. ayında neler olup bittiğini yazarken Murathan şimdi 5. ayını bitirmek üzere. Bu yüzden yine 'ikisi bir arada' yapacağız.
Bir çok konuda akranlarından önde giden küçük tırtıl diş çıkarma olayını da bir an evvel halletmek istemiş olacak ki küçük tırtık alt çeneden belirdi.


Son zamanlardaki huzursuzluğunun sebebi buymuş meğer. Küçük küçük ateşler ve mızmızlıklar dışında fazla bir sıkıntı yaşamadı fakat eline geçen herşeyi ağzına götürme eğilimi hızla devam ediyor. Yeni çıkan iki küçük tırtıkı kutlamak için diş buğdayına dair tüm ritüelleri yerine getirdik. Hem benim okuluma hem babasının iş yerine gidip arkadaşlarımızı da bu etkinliğe dahil ettik.

Annenin okulunda olası meslekleri analiz ederken

 Çatalda karar kıldı

 Babayı iş yerinde ziyaret
İlk kırt

Bu ay Murathan emeklemeye hız kazandırdı. Hız derken saatte 50-60 santimlik bir hızdan bahsediyoruz :) Ama bu bile onu fazlasıyla yoruyor. Hatta biz bu aktiviteyi uykudan önce yapmayı tercih ediyoruz ki uykudan önceki savaş evresini çabuk geçelim... Emeklemenin hız kazanmasıyla yürüme refleksi geriledi. Gelişim psikolojisi okumuş bir anne olarak bunun doğal olduğunu bilmek içimi rahatlatıyor. Bacaklarının kontrolünü sağlayamadan yeni doğmuş ceylanlar gibi sağa sola yalpalıyor.
Kilosu 8.200 gr, boyu 70 cm.
Uykular hala sıkıntılı, akşam saatlerinde uyumamak için ciddi bir savaş veriyor. Oysa gün içinde çok rahat geçiyor uykuya, bunun sebebini hala anlayabilmiş değilim.
Ağlamaktansa en tiz sesiyle çığlık atmayı tercih ediyor. Bazen o kadar tiz sesler çıkarıyor ki kulağımız çınlıyor. Bu çığlıkların anlamı uykusunun gelmiş olması ya da acıkması oluyor çok zaman, bazen de sıkıldığının en belirgin ifadesi.
Gezmeleri hala çok seviyor, yolda kendi arabasında sağı solu seyrederek oyalanıyor. Dönüş yolunda mutlaka eve 5 dakika kala uyuyor.
Ek gıda denemelerine başladık, gayet iyi gidiyor. Hiçbir yiyeceğe hayır demiyor. Kaşıkla yemekte hiç sıkıntı çekmiyor. Hatta zaman zaman kaşığı bile yemek istiyor :)

 İlk yoğurt

Kendi yeme talebi
Murathan'la yaşamanın keyfi her gün biraz daha artıyor. Gösterdiği tepkiler, gülümseyerek dinlemesi, ona bakmadığınızda bir şekilde seslenerek bakmanızı sağlaması, oynarken kaçar gibi yapıp kafasını yere saklaması, bizi işten döndüğümüzde çıldırtan bir heyecanla karşılaması, kollarımızı uzatınca artık gelmek için hamle yapması (ki aylardır bunun için bekliyordum), emerken durup gülümsemesi ve tuhaf bir ses çıkarıtıp 'konuş benimle' der gibi gözümün taaa içine bakması, yanımda uyurken mırıldanması, gözlerim uykusuzluktan kan çanağına dönse de bir müddet onu izlemeden uyuyamayışım, şarkı söylerken dikkatlice dinlemesi ve bitince ağzını japon çizgi film karakterleri gibi kocaman açarak gülmesi, gıdıklarken çok derinden gelen kahkahalar atması..... Ben bütün bunları beynime yazıyorum, her anın tadını sonuna kadar çıkartmaya çalışıyorum. Zaman çok hızlı ilerliyor. Hastaneden eve gelişimiz dün gibi, küçücük ellerine, ayaklarına, buruşuk cildine bakıp 'ne zaman büyüyeceksin' diye aklımdan geçirirken zamanın bu kadar hızlı geçeceğini tahmin edemiyordum. O yüzden şimdi biliyorum, her ay bir ay önceki hareketlerini özleyeceğim... Özlememek için doyasıya yaşıyorum...

Biz seninle olmaktan fazlasıyla mutluyuz Murathan, tepkilerin hislerimizin karşılıksız olmadığını gösteriyor :) Umarım bu her zaman böyle olur....