11 Aralık 2011 Pazar

6. ay


Murathan ilk 6 ayını bitirdi. Sanki iki hedef vardı kafamda ilki ilk 3. ay, ikincisi ise 6. ay. Neden bilmiyorum ama sanki etraftan duyduğum telkinler beni bu fikre sürükledi. '3 ayı bi bitsin gaz maz kalmayacak' 'bi 6 aylık olsun bak o zaman her şey düzene girecek'... Hal böyle olunca bu hedeflere ulaşmak için sabırsızlanıyordum. İşte ulaştık... Peki ne değişti bu 6 ay içinde, aslında düşününce değişimin ne kadar büyük olduğunu daha iyi fark ediyorum. Hatta bazen doğumdan bu yana çekilen fotoğraflara bakınca ne kadar hızlı büyüdüğünü ve sıkıntılı zamanların ne kadar kolay unutulduğunu fark ettim. Geçenlerde Murathan'ın sünnetini görüşmek üzere hastaneye gittik, tahlil için Murathan'dan kan aldılar, bebeklerin kanını aldıkları yerde bizden önce bir yeni doğan vardı, o kadar küçük ve o kadar derin bir sessizlikle ağlıyordu ki, annesi yakından bakamıyor, gözlerini siliyor, hemşireler kendileri için çok normal ama anne için fazlasıyla can yakıcı bu işi yaparken anneye dönüp sakinleştirmek için bir şey söyleme gereği duymuyorlardı. O anneyi o kadar iyi anlıyordum ki, gidip sarılmak istedim bir ara, sonra ben de ağlamaya başladım. Oysa daha Murathan’ın kanının almaya başlamamışlardı bile. Sonra sıra bizimkine gelince oyalamaya çalıştık biraz. Elinin üzerine giren şırıngaya gık bile demedi, gözleri kızarıp sulandı ama ağlamadı, kendini sıkıyordu bu çok belliydi. Fakat hemşire bir türlü alamıyordu kanı, sıktıkça sıkıyordu küçücük elini… Sonunda hemşire de buna daha fazla dayanamayıp vazgeçti. Gözleri dolu dolu bir halde daha deneyimli bir hemşireyi çağırdı, ‘ben yapamayacağım sen çok uslusun’ dedi Murathan’a. Evet benim oğlum fazlasıyla sabırlı ve uslu ama sen de beceriksizsin. Madem yapamayacaksın ne demeye yakıyorsun çocuğumun canını. Sonra ona nazaran daha ‘deneyimli’ diğer hemşire Murathan’ı bağırta bağırta aldı iki tüp kanı. Sakinleştirmek çok uzun sürmedi ama yine de çok ağladı tırtıl… Nereden nereye geldik… Demem o ki; daha dün gibi sağlık ocağında topuk kanı verdiğimiz o gün, ben de hastanedeki o aciz anne gibi salya sümük ağlamıştım kanı alınırken,  oysa 6. ayını bitiriyor işte şimdi. Hızla büyüyor küçük oğlumuz…


Bu ay Murathan bir sürü yeni şey yaptı. 3. ayında öğrendiği ama sonra unuttuğu dilini dudaklarına sıkıştırarak yaptığı puuurrp hareketi yeniden gündemde. Sonra özellikle sağ eliyle sürekli bir şeylere vuruyor. Bir kere iki kere de değil üstelik, defalarca. Çat çat çat eline ne geçerse… Emekleme konusunu iyice abarttı artık sol tarafıyla peş peşe yuvarlanarak ilerliyor, ulaşmak istediği bir nesne varsa hızlı bir şekilde emekleyerek hedefine ulaşıyor. Bu ay ona bir örümcek aldık, yalpalar yaparak evin dört tarafını dolaşıyor. Hatta zeminin uygun olduğu alanlarda ciddi hız yapıyor, seyir halinde kendi etrafında dönerek ilerlediği bile oluyor… Elektrik süpürgesine fazlasıyla ilgi duyuyor, onu takip edip odadan odaya geziyor.


Dişleri çok kaşınıyor, ne bulursa ağzına sokuyor. Bazen kaşımak için parmağımızı ağzına sokuyoruz bu defa da bizi bağırtıyor, şaka değil bildiğin kesiyor… Diş kaşıma amaçlı alınmış her türlü aracı sağa sola savuruyor ve amacına uygun kullanmıyor, bunlar yerine suluğun ağızlığını, peluş oyuncaklarını, yumuşak topunu, emziğin kenarını, önlüğünü, ağız mendilini kullanmayı tercih ediyor. Altını değiştirmeden önce hala yıkıyoruz. Çünkü bazen bunu kaçınılmaz kılan durumlar yaratıyor...


Gece uyku saatinin biraz daha geri çekmek için uğraşıyoruz son birkaç gündür. Saat 9’dan önce yatak odasına gidip uyku moduna girmeye çalışıyoruz. Ama o yine 11-12’den önce geçemiyor uzun uykusuna. Yine de 12’den sonra uyanık olmayışı bile benim işimi biraz olsun kolaylaştırıyor.

Son zamanlarda daha bilinçli olarak yaklaşıyor bize. Beni görür görmez emmek için saldırıyor mesela, ya da babasını görünce hemen heyecanlanıyor ve oyun oynamak istiyor. Uykusu gelip sıkılınca yeni doğmuş köpek yavrusu gibi mızıklıyor. Televizyona daha dikkatli bakıyor, uzak tutmak istesem de dikkatini çekiyor. Oyun süreleri giderek uzuyor. Daha uzun süre oyun oynamak istiyor.

Her zaman bu şekilde değil tabi

Kollarının altından tutulup hoppaladaymış gibi zıplatılmaya bayılıyor ve ne hikmetse hiç yorulmuyor. Her türlü yiyeceği zevkle ve isteyerek yiyor. Hatta biz ne yiyorsak ona bulaşıyor, uzanıyor, talep ediyor. Yedirince de huysuzluğu geçiyor. Bazen devamını istediği bile oluyor… İstemediği durumları ‘ıı-ııhhh’ şeklinde belirtiyor.


Navigasyona yüklediğimiz ninnileri artık dinlemek istemiyor, farklı müziklere kulak kabartıp onlarla uyumak istiyor. Bir şarkıyı 145 kez arka arkaya söylemekten yorulup bir ara acaba dalmış mıdır deyip navigasyondaki ninniyi açınca ‘ııııhhh’ diyor.
1-2-3 deyip ellerini tutunca artık kendisi kalkıyor. Anneannenin çabalarıyla ‘gel babası’ ‘gel annesi’ yapmayı öğreniyor. Yüzüne mendil örtüp kaldırınca ‘cee-eeee’ yapmayı seviyor ve feci heyecanlanıyor.
Fısıltıyla ismini söylediğimizde gülüyor, bunun oyun olduğunu biliyor. İki elini de yanağımıza koyup bütün salyalarını ağzımıza burnumuza süre süre öper gibi yapıyor (belki de dişlerini kaşıyordur ama öptüğünü düşünmek hoşumuza gidiyor)

Bu arada Murathan’a bir kuzen geliyor. Dayısı ve yengesinin bir oğulları olacağı haberini aldık. Allah kolaylıkla ve sağlıkla kavuştursun bebişlerine. O da Murathan gibi hemen büyüsün, sağlıklı sıhhatli, annesine babasına keyif veren, çok gülen eğlenceli bir bıdık olsun…


Murathan ilk etabın sonuna geldi bugün. Şimdi ilk hedef 1 yaş. Bizim için büyük insanlık için küçük olan adımlarıyla ilerliyor oğlumuz… Yaptığı, yaşattığı her şeyi dilden dile anlatılan, evimizin tadı tuzu, uykusuz gecelerimin, kan çanağı gözlerimin tek müsebbibi… büyü de yaş günü yapalım…

Bu ay kimlerle tanışıp hasret giderdik...
 Kayra evimize pek çok kez geldi ama Murathan'la ilk kez bu kadar yakın temas kurdu

Bu durumdan pek de hoşalandığı söylenemez :)

Sedat amca yine ziyaretimize geldi

Fatma hala 6. ayın son günü yanımızdaydı

Çok kalamasalar da bu bile yetti

Metin amca bana kartal forması alacakmış :P

Hadi anneanne, gidelim de uyuyalım, çabuk büyüyelim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder