12 Mart 2012 Pazartesi

10. Ay

Kaldığımız yerden devam ediyoruz :)
Bu ay şimdiye kadar geçenler içinde belki de en keyiflisiydi... Artık hemen hemen herşeye sevimli tepkiler vererek bizi kendine aşık ediyor. Hem fiziksel hem bilişsel gelişimi son hızla ilerliyor. Çok kolay öğrenip uyguluyor. Yapabildiği herhangi bir hareketi başka bir durumla eşleştirip öğretmek zor olmuyor. Mesela geçenlerde alt dudağını içine çekip öper gibi tekrar bırakıyordu. Ben de bunu öpücükle eşleştirerek 5-6 kez tekrar ettim... 'hani öpücük oğlum' deyip öpücük gönderdim, bir kaç tekrardan sonra 'hani öpücük' diye sorunca o da boşluğa öpücük savurup gülmeye başladı :) Yine babası soda şişesini açıp çıkan sesi taklit ederek 'tıss dedi değil mi oğlum' dediğinde Murathan da 'tıss' dedi... Şimdi ne zaman 'soda şişesi nasıl ses çıkartı' diye sorsak gülümseyerek 'tısss' diyor, 'hani öpücük' desek öpücük atıyor. Evin önünden günde 10 kez geçen ambulans sesini de taklit ediyor, 'ambulans nasıl ses çıkartıyor' diye sorunca da ona en yakın sesi çıkartmaya çalışıyor. Geçen ay tam olarak başaramadığı alkışın artık hakkını veriyor. Alkış yaparken farkında olmadan 'aferin' demiş olmalıyız ki aferin dedikçe kendini alkışlıyor, en çok da yemek masasına bıraktığımız lokmayı alıp ağzına her götürdüğünde aferin dedikten sonra yapıyor bunu. İşte babası da ben de yemeği bırakıp onu yemek istiyoruz :) Kendini her alkışladığında bize de bakıp onay istiyor, etrafında kim varsa tek tek bakıp 'sen de alkışla' diyor resmen.

Çok farkında ve istekli olarak oyun oynuyor. Saklanmayı öğrendi, kafasını herhangi bir yere saklayıp gözü açık onunla göz göze gelmemizi bekliyor. Devekuşu misali :) Oyun halısıyla hiç bir çocuğun oynamadığı şekillerde oynamayı seviyor...

Oyun halısının altında saklambaç oynarken

Keyfi yerindeyse her ne yaptığınızın önemi yok, katıla katıla gülebilir. 'şişşt kedicik' 'leen yapma öyleler' 'geleyim de bi yeyim' 'vaayy beii' gibi :) Babası akşam geldiğinde anahtar sesini duyar duymaz kapıya yönelip hemen kaçmaca oynamak istiyor. Koridor boyunca tıpır tıpır kaçıyor. Yatak odasında karyolanın üzerinde yuvarlanmaya bayılıyor. Murathan doğana kadar hiç bir çocuğun hırpalanarak sevilmesinden hoşlanmazdım. Gerçi hala ben o şekilde sevmiyorum ama babası resmen top gibi oynuyor Muratan'la ve O da buna bayılıyor.
Müzik eşliğinde zıplamaya bayılıyor. Yeni aldığımız hoppalada çılgınca zıplıyor. TV merakı biraz canımı sıksa da tırnak keserken çok işe yarıyor. Evde olduğum saatlerde hiç açmasam da, anneanneyle neredeyse tüm kadın ve evlilik programlarını izliyor. Hatta bazen aşağıdaki fotoğrafta yaptığım şeyi farketmeyecek kadar hipnoz oluyor. Çocuklu bir evde kesinlikle TV olmamalı...


İlk heceleri gayet anlaşılır bir şekilde tekrar etmeye devam ediyor. Baba, dede, hadi hadi, aydede, ayyy gibi kelimeleri bilinçli olmasa da söylüyor. Hele bir hadi hadi demesi var, ömre bedel. Ben elektrikli süpürgeyle temizlik yaparken peşimden örümceği ile geliyordu ve ben biraz durunca 'hadi hadiii' dedi :) Ölür müsün öldürür müsün :)
Emekleme hızı saatte yaklaşık 2 km... :) Artık epey hızlı hareket ettiği söylenebilir ve yürümeye de hayli hevesli, sadece kendini güvende hissetmek için bir yere tutunması gerekiyor, aslında biraz daha cesareti olsa desteksiz ayakta kalabilir ama sanırım kendini buna hazır hissetmiyor. Heryere tutunup ayağa kalkmaya çalışıyor. Hatta kanepelere tutunup kalkarken bazen papağanlar gibi ağzını da kullanıyor... Papağan demişken; mutfakta kahvaltı yaptığı saatlerde pencereye güvercinler konuyor, bu vesileyle kuşun ne demek olduğunu da öğrendi. Kuşlar nerde diye sorduğumuzda cama bakıyor.

Son olarak uyku konusunda bizi konfor içinde yaşatmaya devam ettiğini yazmadan edemeyeceğim. Artık tam anlamıyla SABAHA KADAR UYUYAN bir oğlumuz var. Bir mucize gibi görünse de Murathan uyku konusunda bir çığır açtı ve deliksiz uykular uyuyarak hem kendine hem bize huzur verdi. Sabah uyandığında gözleri balon gibi şişmiş oluyor ve bildiği ne varsa tek tek sıralıyor. 'şişşş' 'tısss' 'dede' 'baba' 'hadi' 'hede' 'puuurrrp(tükrük eşliğinde)' Sabahları odamıza japon bir bebek gelmiş gibi oluyor.


Günaydın gül yüzlü oğlum :)

Bu ayın son günlerinde dayısı ziyaretimize geldi. Murathan'ın doğduğu tarihte doğması beklenen kuzeni daha pabuçları dama atmadan son krallığını yaşıyor oğlum. Malum dayılar yeğenlerini çok severler.
Ama Ahmet Yenal geldiğinde dayısı artık eskisi kadar sık gelemeyecek yanımıza, olsun bu sefer de biz onu görmeye gideriz sık sık...

Dayısı oğluma ilk arabasını aldı :)

Dayısı sayesinde Murathan daha çabuk yürüyecek

 Çekerek tüm evi dolaşıyoruz, durunca böyle itiraz ediyor

Devam edince de böyle eğleniyor

Bu ay istediğim kadar fotoğraf çekemedim. Artık olanla idare edeceksin eyy blog okuru :)
Özendirmek gibi olmasın da siz Murathan'ı buradan takip ederken ben de birazdan kalkıp yatağının başında ona dokunmaya kıyamadan kokusunu içime çekip geleceğim.... Valla isteyene kapımız sonuna kadar açık, buyrun gelin :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder