Bu ay şimdiye kadar geçenler içinde belki de en keyiflisiydi... Artık hemen hemen herşeye sevimli tepkiler vererek bizi kendine aşık ediyor. Hem fiziksel hem bilişsel gelişimi son hızla ilerliyor. Çok kolay öğrenip uyguluyor. Yapabildiği herhangi bir hareketi başka bir durumla eşleştirip öğretmek zor olmuyor. Mesela geçenlerde alt dudağını içine çekip öper gibi tekrar bırakıyordu. Ben de bunu öpücükle eşleştirerek 5-6 kez tekrar ettim... 'hani öpücük oğlum' deyip öpücük gönderdim, bir kaç tekrardan sonra 'hani öpücük' diye sorunca o da boşluğa öpücük savurup gülmeye başladı :) Yine babası soda şişesini açıp çıkan sesi taklit ederek 'tıss dedi değil mi oğlum' dediğinde Murathan da 'tıss' dedi... Şimdi ne zaman 'soda şişesi nasıl ses çıkartı' diye sorsak gülümseyerek 'tısss' diyor, 'hani öpücük' desek öpücük atıyor. Evin önünden günde 10 kez geçen ambulans sesini de taklit ediyor, 'ambulans nasıl ses çıkartıyor' diye sorunca da ona en yakın sesi çıkartmaya çalışıyor. Geçen ay tam olarak başaramadığı alkışın artık hakkını veriyor. Alkış yaparken farkında olmadan 'aferin' demiş olmalıyız ki aferin dedikçe kendini alkışlıyor, en çok da yemek masasına bıraktığımız lokmayı alıp ağzına her götürdüğünde aferin dedikten sonra yapıyor bunu. İşte babası da ben de yemeği bırakıp onu yemek istiyoruz :) Kendini her alkışladığında bize de bakıp onay istiyor, etrafında kim varsa tek tek bakıp 'sen de alkışla' diyor resmen.
Çok farkında ve istekli olarak oyun oynuyor. Saklanmayı öğrendi, kafasını herhangi bir yere saklayıp gözü açık onunla göz göze gelmemizi bekliyor. Devekuşu misali :) Oyun halısıyla hiç bir çocuğun oynamadığı şekillerde oynamayı seviyor...
Oyun halısının altında saklambaç oynarken
Keyfi yerindeyse her ne yaptığınızın önemi yok, katıla katıla gülebilir. 'şişşt kedicik' 'leen yapma öyleler' 'geleyim de bi yeyim' 'vaayy beii' gibi :) Babası akşam geldiğinde anahtar sesini duyar duymaz kapıya yönelip hemen kaçmaca oynamak istiyor. Koridor boyunca tıpır tıpır kaçıyor. Yatak odasında karyolanın üzerinde yuvarlanmaya bayılıyor. Murathan doğana kadar hiç bir çocuğun hırpalanarak sevilmesinden hoşlanmazdım. Gerçi hala ben o şekilde sevmiyorum ama babası resmen top gibi oynuyor Muratan'la ve O da buna bayılıyor.
Müzik eşliğinde zıplamaya bayılıyor. Yeni aldığımız hoppalada çılgınca zıplıyor. TV merakı biraz canımı sıksa da tırnak keserken çok işe yarıyor. Evde olduğum saatlerde hiç açmasam da, anneanneyle neredeyse tüm kadın ve evlilik programlarını izliyor. Hatta bazen aşağıdaki fotoğrafta yaptığım şeyi farketmeyecek kadar hipnoz oluyor. Çocuklu bir evde kesinlikle TV olmamalı...
Emekleme hızı saatte yaklaşık 2 km... :) Artık epey hızlı hareket ettiği söylenebilir ve yürümeye de hayli hevesli, sadece kendini güvende hissetmek için bir yere tutunması gerekiyor, aslında biraz daha cesareti olsa desteksiz ayakta kalabilir ama sanırım kendini buna hazır hissetmiyor. Heryere tutunup ayağa kalkmaya çalışıyor. Hatta kanepelere tutunup kalkarken bazen papağanlar gibi ağzını da kullanıyor... Papağan demişken; mutfakta kahvaltı yaptığı saatlerde pencereye güvercinler konuyor, bu vesileyle kuşun ne demek olduğunu da öğrendi. Kuşlar nerde diye sorduğumuzda cama bakıyor.
Günaydın gül yüzlü oğlum :)
Ama Ahmet Yenal geldiğinde dayısı artık eskisi kadar sık gelemeyecek yanımıza, olsun bu sefer de biz onu görmeye gideriz sık sık...
Dayısı oğluma ilk arabasını aldı :)
Dayısı sayesinde Murathan daha çabuk yürüyecek
Çekerek tüm evi dolaşıyoruz, durunca böyle itiraz ediyor
Devam edince de böyle eğleniyor
Özendirmek gibi olmasın da siz Murathan'ı buradan takip ederken ben de birazdan kalkıp yatağının başında ona dokunmaya kıyamadan kokusunu içime çekip geleceğim.... Valla isteyene kapımız sonuna kadar açık, buyrun gelin :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder