25 Eylül 2011 Pazar

ÇOK BAYRAMLAR GÖR

Uzun bir tatilin ardından olan biteni kaydetmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Yaklaşık bir yıl sonra memleketime gidecek olmanın verdiği keyif ve enerjiyle 20 günlük bir tatil için gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra yola çıktık. İlk adres her zamanki gibi Ankara oldu tabi. Bir gece kalıp Akşehir’e gidecektik. Murathan yol boyunca araba koltuğunda kalmamak için epeyce ısrarlıydı, tabi ben de tam tersi için. Dolayısıyla yorucu bir gecenin bizi beklediği sinyallerini veren uzun uykusuzluklar eve ulaştığımızda kendini göstermekte pek de geç kalmadı. Biraz dinlendikten sonra ufak tefek eksikleri gidermek amacıyla alış verişe gittik ama ben almayı düşündüğüm hiçbir şeyi alamadım, çünkü Murathan sling içindeyken değil kıyafet, ayakkabı bile deneyemiyordum. Eve döndüğümüzde güzeelcee gece uykusu uyuyup öğlene doğru da yola koyulduk. Akşehir’e ulaştığımızda bizi aşağıda karşılayan babam ilk kez tanışacağı torununu araba koltuğuyla alıp hemen eve çıktı, tabi biz kaldık öyle :) Sanırım artık ilk kez Murathan’ın sorulmasına, onun kucaklanmasına, karşılanmasına alışmalıyız :)


Murathan’ın uyku sorununu bilen annem ve babam evde onun için epeyce konforlu bir salıncak hazırlamışlar. Ben çok bilmişliğimle orada yatmayacağını iddia ederken annem Murathan’la gidip tek başına geri döndü. Evet Murathan salıncakta uyumuştu, bu bir mucizeydi… Yine de yol yorgunluğuna verdim doğrusu, ama sonraki gün ve bir sonrakinde de uyuyunca ev sahibimiz Göksel Bey’in tavanını delmek farz olmuştu…. Murathan yapı itibariyle ilk gittiği yerleri incelemek, her yere hızlıca göz atmak, herkese tek tek dikkatle bakmak, kafasını sağa sola çevirerek hiçbir şeyi kaçırmamak isteyen bir bebek. Dolayısıyla görsel olarak hafızasının güçlü olacağını düşünüyorum. Bütün evi inceleyip herkesi dikkatlice izledikten sonra birkaç saat aralıksız uyudu. Sonra abimler geldi...


Pek çok zaman olduğu gibi kocaman bir aile olarak arife akşamı toplanıp özlem giderdik. Bayram sabahı uzun ve keyifli bir kahvaltının ardından rutin bayramlaşma töreni, küçükten büyüğe :) Murathan ilk bayramında, ilk bayramlığıyla ilk bayram harçlığını aldı…


Bayramın olmazsa olmaz köy faslını da eda etmek üzere yola çıktık. Bütün gün onun için yorucu olan bir tempo ile bayram ziyaretleri yaptık.


Tabi bu kadar yorgunluk bir şekilde patlak verecekti ve de verdi… Mutfağa kurduğumuz salıncak da işe yaramayınca Murat bizi Akşehir’e geri götürmek zorunda kaldı. Sanki o çılgına dönen çocuğu köyde bırakmış ve eve başka bir Murathan’la gelmiştik... Gülücükler, oyunlar, agular… ve ardından epeyce uzun süren bir uyku…. Sonraki günlerde de onu çok fazla görsel uyarana maruz bırakmadan ve en önemlisi uyku saatlerini kaçırmadan hem tatilin hem de birlikteliğin tadını çıkarmaya çalıştık. Hatta bir gün abimlerin teklifiyle Afyon’a gitmeye karar verdik. Akşam saatlerinde orada olmak üzere çıktık ve yol üzerinde outlet mağazaları ziyaret ettikten sonra güzel bir akşam yemeği ve Oruçoğlu’nda havuz keyfi…. Çok uzun süredir bu kadar iyi dinlendiğimi hatırlamıyorum.



Abartıp Konya’ya bile gittik :) Murathan’la ilk kez bu kadar uzu saat ayrı kalıyorduk. Gidiş planı günler öncesinden belli olduğu için az az da olsa süt stoğu yapmaya başlamıştım. Akşam üzeri yola çıkıp gece yarısından önce eve geri döndüğümüzde stoğun neredeyse yarıdan fazlası hala duruyordu... Sık sık neler yaptığını, uyuyup uyumadığını, ne kadar süt içtiğini öğrenmek için annemi bunalttığım da oldu ama ilk kez bu kadar uzun süre ayrı kalıyorduk ve ben özgür olduğum için keyifli olduğum kadar endişeliydim de…. Ama itiraf etmeliyim ki eğer çocuğunuza bakacak biri varsa ve siz epeyce bunalmışsanız keyfini çıkarmanız gerektiğini anladım. Bir yıldır görmediğim herkesi görme şansım oldu, bütün kuzenler, halalar amcalar, abiler, ablalar… O kadar iyi geldi ki… Ben özgürlüğün tadını çıkartırken annem Murathan’ı üst komşunun da yardımıyla saatlerce uyutmuş… Yani gitmekle gerçekten yerinde bir karar vermiştim… Akşehir’deki son günümüzde toparlanıp yanımıza anneanneyi de alarak, arkada gözleri dolarak bizi uğurlayan dedeyi bırakıp Ankara’ya yola çıktık.
Bir gece olarak planladığımız mola süresi alışveriş faslının uzamasından dolayı iki güne çıktı. Annem yine büyük bir özveriyle Murathan’a bakarken biz uzun bir aradan sonra ilk kez karı koca gezmelere gittik… Murat uzun zamandır uğramak istediği Decathlon’dan gönlünce alış-veriş yaparken ben de keyfini çıkarta çıkarta AVM gezdim, tavuklu noodle yedim. Görmemişler gibi uzun süredir yapmak istediğim ne varsa peş peşe ekledim. Eve fazladan bıraktığım sütü annemin görmemiş olması sebebiyle erken dönmek zorunda kalsak da epeyce keyif aldık.



Ertesi gün tatilin Amasya ayağına sıra geldiğinde de Murathan uzun yolculuklara biraz daha alışmış ve onu özleyen babaanne, dede, hala, amca ve kuzenleriyle buluşmak üzere hazırdı. Amasya’da da Saliha hala Murathan’ın bakımını üstlenerek beni dinlendirdi.


Uyku saatleri, beslenme ve oyun süreleri ayarlandığı sürece hemen hemen hiç sorun yaşamadı. Sabahları uyanır uyanmaz tıpkı Akşehir’de teyzesine ve dedesine yaptığımız gibi önce Fatma halasına ve sonra da diğerlerine verilerek sabah uykusuna tek başına devam edildi; ki en dinlendirici kısmı da buydu bence :)


Semaver çayı, çardakta kahvaltılar, kahve sohbetleri böyle olunca daha keyifli oluyordu. Kuzenleri Murathan’ı sırayla sallayarak uyutup, uyandığında da sırayla seviyorlardı. Metin’in bir teklifi çok cazipti aslında :)
- Yenge ben askerde nöbet yazardım, şimdi ben bunlara en küçükten büyüğe sırayla nöbet yazayım. En kıdemsizi Ceren olduğu için ona 3-5 yazayım, babam tabur komutanı olduğu için o nöbet tutmaz… :)
Ceren’in Murathan uyandığında söylediği bir şeye çok gülmüştüm;
- Ya abla ben sıra bende, ben uyuttum ben sevicem :)
Kapan alıyordu vallahi… Bu işten en çok muzdarip olan da babaanneydi. Ben hiç sevemedim, verin biraz serzenişleriyle geçti bir hafta :)


 En karlı olan da Fatma oldu çünkü tam en keyifli zamanı yani uyanıp beslendikten hemen sonraları o alıyordu… Ama Metin sadece akşamları görebiliyordu… Fakat şuna inanıyorum; Murathan büyüdüğünde amcasıyla çok enteresan bir ilişkisi olacak :)



Tatili bitirip eve dönmeye hazırlandığımızda herkese bir Murathan acısı çöküyor :) Çünkü bu küçük sıpa yaptığı sevimliliklerle herkesi kendine kısa sürede bağlıyor ve kimse ayrılmak istemiyor. Eve döndüğümüzde Murathan’ın kapıdan girip odaları dolaştığımızda heyecanlandığını gördüm, çok ilginç ama sanırım bu çocuk evi tanıyor. Artık evdeydik ve kendi sistemimize dönmek için biraz zamana ihtiyacımız vardı. Bir gün sonra anneanne de geldi. Salona salıncak kurup mutfaktaki televizyonu da salona alarak anneme yeni bir yaşam alanı yarattık. Geceleri benim yanımda, gündüz anneannesi ile kah ayakta kah salıncakta uyuyan küçük kedi artık eski düzenine kavuştu ve akşam saatlerinde kaçan uyku hariç gayet iyi bir uyku düzenine sahip. Ben işe başladım, yarım gün okulda geçen süre hem benim sosyal hayattan kopmamamı sağlıyor hem de Murathan’la daha kaliteli zaman geçirmeme neden oluyor. Birbirimizi özlüyoruz, eve döndüğümde bunu tepkilerinden anlamak hiç de zor değil. Ama akşama kadar ve dahi gece bu özlemi giderecek bolca zamanımız oluyor. Ben annemi, annem beni dinlendirerek Murathan için en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Yeni bir anneyseniz; bir anneniz olması çok önemli…çok…
Şimdi işin yeni tanışmalar ve eskilerle yeni anılar kısmına gelelim :)

Ahmet dayısıyla ilk kez karşılaştı

Asena ve Ayçe teyzesiyle bayram günü

Sinem ve Asiye ablasıyla

Figen teyzeyle muzurluk peşinde

Selen ablayı yemeğe çalışırken :)

Feral yengeyle ilk buluşma

Ercan amcaya iadeyi ziyaret :)

Daha nice bayramlarda nice güzel anılar biriktirmek dileğiyle minnakım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder